Saçımız uzun ama aklımız kısa değil




Doğarken cinsiyetimizi biz seçmiyoruz. Fakat insan kendi seçmediği kimliğe olduğu gibi sahip çıkıyor, sahip çıkmak zorunda kalıyor. Çoğumuza birey olmayı bile öğretmiyor, bazılarımıza ise biçimlendirilmiş bireysellik sunuyor ve “sen busun” diyorsunuz.  Hatta bize kendimiz mutlu olmadan başkalarının mutluluğu için çabalamayı öğretiyorsunuz ilk öğreti olarak. Kendimizi başkalarının mutluluğu için feda etmemiz gerektiğini öğretiyorsunuz. Doğduğumuzdan itibaren kadın olarak isteklerimizi açıkça söylememize izin vermediniz. Biz, “Bana sarıl” demek yerine “üşüyorum” diyerek sarılma ihtiyacını gizli bir dille anlatmaya çalışıyoruz sürekli. Karşımızdaki insanda sevgisizliği hissettikçe bu gizli dile daha bir sarılıyoruz sayenizde.
Bizi, “biz” olmadan yaşamaya mahkûm ediyorsunuz adeta…

Peki, biz “o” muyuz gerçekten? Ya da biz “o” olmak istiyor muyuz gerçekten?
Bunlar toplumun, yani sizin bize giydirdiğiniz eğreti elbiseler hâlbuki. Ne kadar çırpınırsak çırpınalım, üzerimize yapışmış, sırtımızdan atamadığımız bir elbise…

 Bizler bireyselliğimize sahip çıkmadıkça bizi yönlendirmeye çalışanlar elbette olacak. Sen kendini yönetemiyorsan, başkalarının seni yönetmesine izin vereceksin mecburen…

Fakat ne kadar yanıldığınızın farkında mısınız ey benim “kadın” kimliğimi hırpalayan sevgili toplum?
Saçımız uzun ama aklımız kısa değil, saçlarımızdan daha uzun bizim aklımız. Siz istiyorsunuz ki aklımız da dilimiz de kısa kalsın.

“Biz sandığından da güçlüyüz aslında
Hatta erkeklerden çok daha güçlüyüz
Ama bu gücümüzü her zaman ortaya koymasını sevmeyiz
İsteriz ki erkeğin gücü bize huzur versin.
Kendi yapabileceğimiz şeyleri bile erkekten bekleriz
Böylece hem daha kadın olduğumuzu hisseder,
Hem de erkeğin güç gösterisi yapmasına izin veririz
Ancak biz gücümüzü göstermek istediğimizde
Bizi asla engelleyemezsiniz.
Yapmak istediğimizi mutlaka yaparız.”

Yani, biz istersek dünyayı yerinden oynatabilecek güce sahibiz. Sizin yaptığınız her işi de alasıyla yaparız. Kendimize ait bir iç disiplinimiz, sorunlara acil çözüm üreten bir beynimiz var. Eğer bir şeyi yapmıyorsak bilin ki bu yapamadığımızdan değil, size olan sevgimizden, hevesinizi kırmak istemediğimizden ve kendinizi işe yarar hissetmenize yardımcı olmak istediğimizdendir. Evliyken ampul bile değiştiremeyen kadının, tek kalınca matkapla duvarı bile delebilmesi bundandır işte. Yeter ki kadın istesin…

Tüm bunların yanı sıra kadın olmanın öyle ayrıcalıkları var ki, “iyi ki kadınım” dedirtiyor.

MESELA…
• Sigaradan sararmış bıyıklarımız yok.
• Arabamızın yolda patlayan lastiğini değiştirmeyi bilmesek de olur.
• Pantolon giymek bizim için fizyolojik olarak en az etek kadar rahattır.
• 'Damsız Girilmez' bize bir şey ifade etmiyor...
• Kırmızı ışıkta yanımızdaki arabanın bizden önce çıkması ya da bir aracın bizi sollaması hiçbir şey demek değildir.
• İstediğimiz her yerde ve her koşulda ağlayabiliriz.
• Dünya yerle bir olsa önce kadınlar ve çocuklar!
• 'Yoktan var edilen' yapay bedenlerimize tapınacak bir karşı cins varken, kozmetik ürünleri ve estetik cerrahinin olanaklarından sonuna kadar yararlanıyoruz.
• Âşık oluyoruz... Korkmadan! ! !
• Tecavüze uğradığımızda cinsel tercihimizi değiştirmek zorunda değiliz.
• Evde, banyoda, kıl- tüy dökmeyiz
• Sünnet olmuyoruz.
• Birinden hoşlansak da 'ilk adım atma’ kâbusundan muafız.
• 'Çirkin' kadın yoktur.
• Elli yaşından önce hiçbir erkeğe seks için para ödemek zorunda değiliz.
• Kısa boy mu? E topuklu ayakkabılar ne güne duruyor ki?
• Yaşımız ne olursa olsun bir uçan balon taşıyabilir, pamuk helva ve elma şekeri de yiyebiliriz.
• Genellikle istediğimizi almamız için söylememiz yeterlidir. Bazen istemediğimizi söyleyerek de alırız.
• Kızdığımızda birbirimizin anneleri, kız kardeşleri, ebeleri,dayıları yada sülalesine dair cinsel taleplerimiz olmaz.
• 'Hadi amcalara göster..' şeklinde rezil bir çocukluk anımız da hiç olmayacak.
• Uçan tekmelerle birbirimizin ağzını yüzünü kırdığımız sporlar yapmıyoruz
• Fiziksel güç iddiamız yok ama,grip olunca da ölümcül bir hastalığa yakalanmış gibi iptal olmuyoruz.
• Canımızın çektiği yemeği pişirir, herkese yedirebiliriz.
• Sigaramızı yakacak birileri hep vardır.
• Evde bozulan bir aleti, onarmaya çalışıp bir daha kullanılmayacak hale getirmek yerine tamirci çağırmak rasyonalitesine sahibiz.
• Tükürmeyiz.
• Giysilerimizden o gün öğle yemeğinde ne yediğimiz anlaşılmaz.

Hamiş: “Sürç-i lisan ettikse affola”

Yorumlar